Yükselen Siyasal Gerilimin Perde Arkasında Ne Var?

Türkiye,uzun süredir, yeni bir gelecek inÅŸa etmek yerine, içinde bulunduÄŸu hayati bir krizi aÅŸmak için seçimlere gidiyor.

Devamı
Yükselen Siyasal Gerilimin Perde Arkasında Ne Var
Erbakan'ın Siyasal Anlamı

Erbakan'ın Siyasal Anlamı

Erbakan'ın Türkiye siyasal sistemi içindeki yeri, ÅŸahsını aÅŸan bir bakışla Erbakan mirasına odaklanmayı gerektiriyor.

Devamı

Türk siyasal hayatını derinden etkileyen liderlerden biri olan Necmettin Erbakan, 85 yaşında hayatını kaybetti.

Asker-siyaset iliÅŸkileri Türk siyasal hayatının her evresinde temel tartışma konularından biri olmuÅŸtur.

28 Åžubat'ın hayal ettiÄŸi otoriter bir ülke yaratmayı baÅŸaran Zeynel Abidin bizim ulusalcıların en büyük kahramanı olmalıydı.

Hürriyet gazetesinin 1966’dan beri mensubu, 1974’ten beri de baÅŸyazarı olan Oktay EkÅŸi, 28 Ekim 2010 tarihli köÅŸe yazısından dolayı istifa etti.

Kılıçdaroğlu Başarabilir mi?

Referandum sonucuyla ilgili deÄŸerlendirmelerde daha çok MHP'nin baÅŸarısız olduÄŸu tezi öne çıkarılsa da, Baykal sonrası dönemde oluÅŸturulan iyimser hava düÅŸünüldüÄŸünde, CHP de baÅŸarısızlar listesinde yer almaktadır. HAYIR cephesinin liderliÄŸini üstlenen CHP, arkasına aldığı AK Parti karşıtı koalisyonla beraber, referandumda AK Parti'nin yenilgiye uÄŸratılacağına o kadar inanmıştı ki, çıkan sonuç MHP'den öte CHP'yi hayal kırıklığına uÄŸrattı. Referandum, CHP açısından KılıçdaroÄŸlu'nun liderlik potansiyelini ölçme denemesiydi ve görülen o ki, KılıçdaroÄŸlu bu testten baÅŸarılı bir sonuç alamadı. KılıçdaroÄŸlu, CHP'ye oy verenlerin daha coÅŸkulu oy vermelerini saÄŸlamanın yanında, yeni arayışlara girmiÅŸ Alevileri CHP'ye geri çekti ve son dönemde aldığı darbelerle gardı düÅŸmüÅŸ imtiyazlı kesimlerde yeni bir umut yarattı. Buna karşın, muhtemel bir CHP iktidarından kaygı duyan kesimleri birleÅŸtirerek, uzun süredir ertelenen milliyetçi-ülkücü- ulusalcı ayrışmasını tetikleyip, güçlü müttefiki MHP'yi zayıflattı. KılıçdaroÄŸlu bu referandum sonucuyla AK Parti'nin 2011 seçimlerindeki muhtemel galibiyetini tahkim etti. Kısacası KılıçdaroÄŸlu, getirdiÄŸi kadar götürdü, eklediÄŸi kadar çıkardı. KılıçdaroÄŸlu'nun kendisinden beklenen yüksek baÅŸarıyı gösterememesinin birçok toplumsal ve siyasal nedeni var. Ancak toplumsal algıdaki CHP imgesini deÄŸiÅŸtirememesi KılıçdaroÄŸlu hanesine yazılan en büyük eksi puan oldu. Bu çerçevede, KılıçdaroÄŸlu'nun referandumdan çıkaracağı birinci ders, CHP'nin "rejim muhafızı parti" algısını deÄŸiÅŸtirmeden kitlelere açılmasının mümkün olamayacağıdır.

Devamı
Kılıçdaroğlu Başarabilir mi

Türk Medyasında Sözün Özü Var mı?

“Söz”ün deÄŸeri sahibine göre ölçülür; yani sözün kendisi kadar onu “kimin” söylediÄŸi ve “nasıl” söylediÄŸi de önemli. Dolayısıyla doÄŸru bir sözü doÄŸru bir ÅŸekilde ortaya koyabilmek sahici bir meziyet. Bunun aksine yanlış bir sözü doÄŸruymuÅŸ gibi aktarmak ya da doÄŸru bir sözü yanlış bir biçimde iletmek ise vahim sonuçlar doÄŸuruyor. Türk medyasının en temel sorunlarından biriyle tam da bu noktada yüzleÅŸiyoruz: Medyamızda sözün özüne, yani “ne” söylendiÄŸine, tarafsız bir biçimde bakmadan ve de sözün doÄŸruluÄŸunu yeterince araÅŸtırmadan haberler üretilebiliyor.

Devamı

Siyasi partilerin AK Parti’yi kuÅŸatmak üzere bir araya gelmiÅŸ olmaları ve bürokrasinin perdenin önünden çekilmesi, rekabetin demokratikleÅŸtiÄŸi anlamına gelmiyor.

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Hüseyin Yayman, Gazi Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi KonuÅŸmacılar:     Ahmet Özcan, AraÅŸtırmacı, Yazar     Murat Yılmaz, Siyaset Bilimci     Hatem Ete, SETA Siyaset AraÅŸtırmaları Koordinatörü     Tarih: 27 Mayıs 2010 PerÅŸembe Saat: 16.30 – 18.30 Yer: SETA, Ankara

SoÄŸuk SavaÅŸ yılları kanat ülkeleri için oldukça trajik sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. Bu ülkelerden Türkiye, Batı blokunun 'sıradan bir kanat ülkesi' olarak on yıllarını harcadı. 1970'de 1.5 milyar dolar olan ticaret hacmi, 1980'de 10,5 milyarı ancak bulacaktı. SoÄŸuk Savaşın bittiÄŸi ilan edilirken toplam ticaret hacmimiz sadece 25 Milyar dolardı. Bu tabloya biraz dikkatlice bakan her vicdan sahibi, Türkiye'nin sıradan bir kanat ülkesi olmasının bedelini rahatlıkla görebilir.

28 Åžubat'ın kalıntısı katsayı uygulaması, eÄŸitim sistemine demokratik aktörlerin müdahil olmasıyla çözüleceÄŸe benziyor. Tabii yargıçlar müsaade ederse… Türkiye’de eÄŸitim sistemi kurmak, eskiden beri askerlerin icra ettiÄŸi bir vazife olarak anlaşılıyordu. Anayasa’dan, Milli EÄŸitim Temel Kanunu ile YükseköÄŸretim Kanunu’na kadar eÄŸitim sisteminin kurucu yapıtaÅŸları hep demokrasinin sekteye uÄŸradığı dönemlerin ardından belirlenmiÅŸti. 28 Åžubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan ve demokrasiye “rot balans” ayarı olarak sunulan kararların çoÄŸu da eÄŸitime iliÅŸkindi. Kararların en fazla öne çıkanı, imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatan ve 8 yıllık kesintisiz eÄŸitimi öngören karardı. Eski bir Milli EÄŸitim Bakanı’nın tespitiyle söyleyecek olursak, siviller milli eÄŸitim sistemini belirlemeyi bir tabu olarak görmüÅŸ ve askerlerin kurduÄŸu sistemin dışına çıkmamaya özen göstermiÅŸlerdi. Pekâlâ, eÄŸitim sistemini hep askerler mi yapar?

AYM deÄŸiÅŸen sosyolojiye uygun yeni bir toplumsal sözleÅŸmenin mahiyeti konusunda verilen kavgada statükocu kanadın bir aktörü olarak hareket ediyor. Bu güç mücadelesine müdahil oldukça da ilkesellikten uzaklaşıp iç ve dış dinamiklerin baskısına maruz kalıyor.

AK Parti’ye kapatılma davası Türkiye gündemine oturdu. CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri sırasında açılması tartışılan dava, on ay gecikmeyle de olsa gelmiÅŸ oldu. Bu ay içinde seneyi devriyesini idrak edeceÄŸimiz 27 Nisan “korsan bildiri” tadındaki e-muhtırası ile baÅŸlayan süreç, bütün Türkiye’ye oldukça derin bir kriz hediye edecek kıvama ulaÅŸmış oldu.

Türkiye’de siyaset, medya, sivil toplum kesimleri ve eÄŸitim dünyasının gündeminde, uzun yıllardır uygulanan bir yasağın kaldırılmasına iliÅŸkin tartışmalar yer alıyor. Umarız bu tartışmalar hem hakları kısıtlananların taleplerini karşılayacak hem de yasakların kaldırılmasından dolayı endiÅŸe duyanların kaygılarını ortadan kaldıracak bir çözümle son bulur.

Türk basınına nadiren demeç vermesiyle bilinen Prof. Åžerif Mardin, bir konuÅŸtu pir konuÅŸtu. “Çok güzel buz mavisi gözleri olan yakışıklı adam” hem de Hürriyet'te konuklarıyla söyleÅŸilere imza atan kıdemli gazeteci (ama “magazin gazeteciliÄŸi” diye adlandırdığımız türde) AyÅŸe Arman'a konuÅŸtu. Hatırlanacağı üzere, Mardin'in Türkiye'de en son gündeme geliÅŸi, bugün onun “mahalle baskısı” kavramı üzerinden mevcut baskıları meÅŸrulaÅŸtırmaya ve Hoca'yı yeni yeni alkışlamaya baÅŸlayan ideolojik kümeye mensup kiÅŸilerin bir baÅŸka vukuatı nedeniyle olmuÅŸtu. Hoca, kendi aÄŸzından Said Nursi ile ilgili bilimsel çalışmaları yüzünden, Türkiye Bilimler Akademisi'nden iki kez veto yediÄŸini açıklamıştı da epeyce gürültü kopmuÅŸtu.

Parmaklarım titreyerek klavyenin tuÅŸlarına dokunuyorum. Dışarıda ambulans sirenleri ötüyor. Ulus’taki patlama haberi henüz geldi. Sempatik olmaya çalışan tuhaf antenli tiplemelerle ya da mükerrer komedyenlerle milyon dolarlık reklâmlar yapan GSM operatörlerinin hiçbiri çalışmıyor; ÅŸebeke meÅŸgul! Çünkü ortada mizahî deÄŸil, ciddi bir durum var; “Öyleyse bize iÅŸ düÅŸmez” mi dediler acaba?

SETA KONFERANS KonuÅŸmacı:     Dr. Hasan Yavuz     BaÅŸbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih: 14 Mayıs 2007 Pazartesi Saat: 15.00 Yer: SETA, Ankara

Demirel: “Kargadan, bülbül olmaz”. “Özal’ı, Çankaya’dan alırım aÅŸağı. Bu, boynumun borcu olsun”. Erbakan: “Özal, milleti kurbanlık koyun gibi çengele astı” Ä°nönü: “Özal, ülkeyi dinamitliyor”. “Her türlü yola baÅŸvururuz!” Deniz Baykal: “Özal sivil diktatör”. “Ä°çimize sindiremeyiz”. “Özal’ı onursuzca indiririz” Hürriyet (31 Ekim): “Hacı Turgut Özal, bugün CumhurbaÅŸkanı seçiliyor”. “Çankaya tartışmalarına bilim adamları katıldı. Hukukçular tereddütlü”.Yukarıdaki sözler 1989’un son baharındaki Özal’ın cumhurbaÅŸkanlığı tartışmalarından. Bugün de neredeyse bütün pozisyonlar aynı.

Moderniteye hususi bir tarihi tecrübe olarak baktığımızda pek çok temel özelliÄŸinden bahsedebiliriz. Bu tecrübeyi oluÅŸturan ekonomik ve siyasi ÅŸartlar, Batı medeniyetinin Greko-Romen ve Yahudi-Hıristiyan kökleri, Reformasyon sonrasında yaÅŸanan geliÅŸmeler, Avrupa sömürgeciliÄŸi ve yeni kıtaların keÅŸfi, kapitalizmin ortaya çıkısı, ulus-devlet gibi unsurlar, herhangi bir modernite tartışmasının deÄŸinmek zorunda olduÄŸu konulardır.Biz burada modernitenin iki kurucu unsuru olan özgürlük ve rasyonalite kavramları üzerinde duracağız. Bu iki unsur, moderniteyle ortaya çıkan yeni yaÅŸam biçimlerinin de temelinde yer alır.