Podcast: İsrail’in Gazze Saldırıları

İsrail’in Gazze Saldırıları

Devamı
Podcast İsrail in Gazze Saldırıları
Podcast Filistin-İsrail Barışı ve Türkiye nin Garantörlük Teklifi

Podcast: Filistin-İsrail Barışı ve Türkiye’nin Garantörlük Teklifi

Filistin-İsrail Barışı ve Türkiye’nin Garantörlük Teklifi

Devamı

İsrail-Filistin Savaşı | Ortadoğu’yu Ne Bekliyor?

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü (ORMER) ile Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen İsrail Sorunu ve Gazze Sempozyumu'na gazeteci İhsan Aktaş, siyaset bilimci Prof. Dr. Nebi Miş, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz ve SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin duran katıldı.

Biden yönetimi İsrail konusunda iyice köşeye sıkışmış durumda. Gazze’de 4 bini çocuk olmak üzere 10 binden fazla sivil hayatını kaybetti ve İsrail’in sivil ayırt etmeyen saldırıları devam ediyor. Bu durumun İsrail’in istediği üzere terörle mücadele olarak savunulacak bir tarafı kalmadığı için Biden yönetimi sivillerin korunmasına daha fazla vurgu yapmaya başladı. Ancak retorik değişikliğinin işe yaramayacağı belli zira Biden Netanyahu’yla samimi poz vermekle kalmamış, yönetim yetkilileri İsrail’e herhangi bir kırmızı çizgi çekmeyeceklerini söylemişlerdi. Netanyahu da son iki haftadır Washington’dan gelen sivillerin korunmasına özen gösterilmesi yönündeki uyarıları dinlemeyeceğini gösterdi. Biden hem ulusal hem de uluslararası tepkiler karşısında çaresizlik görüntüsünden kurtulmak için adeta Netanyahu’nun merhametine kalmış durumda. 7 Ekim saldırısının hemen sonrasında ciddi bir Amerikan başkanı tavrı koymak yerine İsrail yanlısı lobinin etkisiyle hareket eden bir senatör refleksi veren Biden, Netanyahu’yu sıkı kucaklayarak kontrol edebileceği hesabında yanılmış görünüyor.

Uzun bir süredir ABD’yi bölgeden çıkartma hedefi bulunan İran için son gelişmeler elverişli bir fırsat sunuyor. Öte yandan ABD de hem bölgede konuşlandırdığı savaş gemileri hem de İsrail için kesenin ağzını sonuna kadar açmasıyla bölgede bir süre daha kalmak istediğinin sinyallerini verdi; fakat hem Ukrayna hem de Filistin’de iki ayrı savaşı nasıl yürüteceği sorusunun cevabı belirsiz.

Gazze’nin İnsan(i) Boyutu: Uluslararası İnsani Yardımlar Üzerine

Uluslararası toplumun, Gazze’deki insani krizi çözmek için daha fazla çaba harcaması ve uzun vadeli barışa katkıda bulunması gerekmektedir. Gazze'ye yönelik insani yardımlar, insanlığın dayanışmasının bir göstergesi olmanın ötesinde, bu çatışma ve zorlu yaşam koşullarında umut ve yaşamı sürdürülebilir kılmak için vazgeçilmezdir.

Devamı
Gazze nin İnsan i Boyutu Uluslararası İnsani Yardımlar Üzerine
7 Ekim in Olası Yansımaları İsrail de Yeni Siyaset ve

7 Ekim’in Olası Yansımaları: İsrail’de Yeni Siyaset ve Liderlik

İsrail, 7 Ekim sonrası birçok analiste göre eskisi gibi olmayacak. Bu doğru bir tespit çünkü travmanın boyutları geniş. İsraillilerin İsrail içerisinde güvensiz olmaları, güvenlik birimlerinin geç müdahalesi ve tek başına çaresizlik hali, İsraillileri; güçlü, kararlı ve belki de tavizsiz lider tiplerine yöneltecek. İsrail’de iki devletli çözüm için toplumsal desteğin iyice yok olacağını söylemek sürpriz olmaz.

Devamı

Öncelikle, Filistin-İsrail sorunundaki dengeler değişti. Filistinli aktörlerin vurucu ve caydırıcı gücünü gören İsrail yönetimi, insan haklarını ve uluslararası hukuk ilkelerini çiğneyerek pervasız bir şekilde şiddetli ve orantısız bir karşılık verdi. Bu topyekun saldırının da sorunu çözemeyeceğini gören İsrail, bir süre sonra bir “karşı taraf”ın varlığını kabul etmek zorunda kalacaktır.

Filistin tarafından gerçekleştirilen askeri eylemlerin bir saldırı olduğu ve meşru müdafaa hakkı doğurduğu kabul edilse bile, meşru müdafaa hakkını kullandığını beyan eden İsrail’i birçok hukuki sınırlar ve kısıtlılıklar beklemektedir. Meşru müdafaa hakkı doğal ve yapılageliş hukukunda da bulunan bir hak olduğundan, bu hakkın doğasında orantılılık unsuru da bulunmaktadır.

Günümüzdeki gerilim ve İsrail’in orantısız saldırısı, HAMAS ve Aksa Tufanı operasyonu üzerinden ele alınıyor. Ancak unutmamak gerekir ki HAMAS 1987’de kuruldu. Filistinliler ise hakları için yüzyıldan fazladır mücadele ediyor ve eğer bir çözüm bulunmazsa mücadele etmeye de devam edecek.

Son HAMAS-İsrail çatışmalarının, aslında bir süredir durağan ve kontrollü şekilde ilerleyen Levant bölgesindeki askeri, siyasi ve toplumsal fay hatlarını harekete geçirdiği söylenebilir. Bu nedenle, kontrol edilmediği ve sınırlandırılmadığı takdirde, sivil kayıpların yanı sıra bölgede makro değişimleri tetiklemesi muhtemel gelişmelere şahit olabiliriz.

İsrail'in Gazze'de Filistin halkına yaptığı katliama karşı "İslami ortak bir duruş ve eylem geliştirme" amacıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) olağanüstü zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle Riyad'dayız. Zirve öncesi İİT'den yapılan açıklamada bu zirvenin "İslam ümmetinin merkezi davası olan Filistin meselesi ve Kudüs kentine ilişkin tehlikeli gelişmeler" üzerine düzenlendiği vurgulandı. Bu açıklama İİT'nin kuruluş gayesi olan Kudüs'ün korunmasını Gazze'deki katliamın önlenmesi ile bir arada dile getiriyor. 8. Olağanüstü Zirve Suudi Arabistan'ın çağrısıyla toplansa da Türkiye, İİT'nin Gazze'de ateşkes ve iki devletli çözüm süreci için inisiyatif alması için ciddi bir gayret gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taşkent dönüşü Riyad'daki zirveyi çok önemsediğini şu cümlelerle belirtti: "Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir? sorusuna odaklanacağız... İslam ülkelerinin Filistin davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin davasına zarar verir."

7 Ekim'deki Hamas saldırısının üzerine İsrail'in 75 yıllık işgal ve soykırım siyasetinin bir diğer halkası olarak başlayan katliamlar durmaksızın devam ediyor. Bu süreçte İsrail, sivil konutları, hastaneleri, ibadethaneleri, mülteci kamplarını, ambulans konvoylarını, tahliye koridorlarını bombaladı ve bombalamaya devam ediyor. 11 binin üzerinde Filistinli, İsrail'in saldırıları sonucunda hayatını kaybetti. Bunların yarısından fazlasının kadın ve çocuk olduğu biliniyor. İsrail'i şu ana kadar ne bir devlet, ne bir uluslararası organizasyon ne de uluslararası hukuk durdurabildi ya da dizginleyebildi. İsrail karşısında hukuk, insan hakları ya da evrensel değerler gibi kavramların ne kadar etkisiz olduğu müşahede edildi. Bunun yanında İslam dünyası ve Arap devletlerinin de Filistin meselesinde anlamlı bir fark yaratacak müdahale kapasitesinden yoksun oldukları görüldü.

Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonu, İsrail'in hava ve kara saldırıları eşliğinde devam ediyor. İsrail'in ülke içinde yaşanan şoku atlatmak, askeri caydırıcılığı yeniden tesis etmek ve Hamas'ı Gazze halkını toplu cezalandırma yöntemiyle bertaraf etmek için gerçekleştirdiği askeri saldırılar 36. gününü doldurdu.

Bir sözün yarattığı etki, bir bombanın yarattığı etki ile karşılaştırılabilir mi? Masum sivilleri öldürmek bir suç olarak tanımlanırken, masum sivillerin öldürülmesini meşrulaştıran ve gerçekte mümkün kılan sözler, sorumluluktan muaf tutulabilir mi? Bir söz, ne zaman bir suç aletine dönüşebilir? Yahudileri ötekileştiren sözler antisemitizm suçu olarak tanımlanırken, Müslümanları öldüren bombaların suç unsuru olarak görülmemesi mümkün mü?

BM kuruluşları "Gazze'de hastanelere yönelik devam eden saldırıların sonlandırılması için acil uluslararası eylem çağrısında" bulunsa da ABD ve Batı ülkeleri İsrail'e verdiği koşulsuz desteği sürdürüyor.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ardından tüm dünyanın gözleri yeniden Gazze’ye çevrildi. 7 Ekim sonrasında İsrail ise yoğun hava bombardımanları ile Gazze’ye yönelik işgal girişiminin başlangıcını verdi. Ardından gelen kara harekatıyla birlikte işgal ve nüfusun göç ettirilmeye zorlanması stratejisi ortaya çıktı. Nitekim bugüne kadar binlerce sivil hayatını kaybederken Gazze tüm insani ihtiyaçlardan yoksun bırakılarak tam abluka altına alındı. Söz konusu katliam ve vahşet görüntüleri başta İslam dünyası olmak üzere Batı kamuoyunda büyük yandı uyandırdı. Bu savaş neticesinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi düzenlendi. Zirvenin sonuç bildirgesini ve neticelerini sizler için uzmanlarına sorduk.

Bu analizde Hamas’ın 7 Ekim operasyonu ve İsrail’in devam eden operasyonları çerçevesinde askeri ve siyasi bağlamda mevcut durumun irdelenmesi amaçlanmaktadır.

Bu analizde İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılar Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku ve Uluslararası İnsancıl Hukuk bağlamında değerlendirilmektedir.

Bugün insanlığın yaşadığı en büyük insani ve ahlaki kriz, İsrail'in Filistin'e yönelik katliamıdır. İsrail'in Filistin'e yönelik yılladır süregelen insanlık ve savaş suçları, 7 Ekim'den bu yana yoğun bir şekilde devam etmekte. Ancak öyle görünüyor ki Batı'nın yüzyıllardır tüm dünyaya dayattığı değer ve ahlak odaklı sözde üstünlüğü, bugün Gazze'de yaşananlara karşı verilen reaksiyonda gerçek yüzünü gösteriyor. Zira Batılı düşünür ve entelektüeller, dünyanın gözü önünde yaşanan katliama yönelik ya tarihin yanlış tarafında konumlanıyor, ya da güçlü bir tepki vermekten çekiniyor.