İsrail işgal devleti tarafından Filistin halkının tüm insani ihtiyaçlarını hedef almak için kullanılmayan hiçbir strateji kalmadı ve Gazze'deki Filistin toplumunu yaşamın tüm unsurlarını baltalayarak boyun eğdirmek için birçok strateji aynı anda uygulandı.
Devamı
İsrail tüm desteğe rağmen Gazze'deki hedeflerine ulaşamadı. Artık İsraillilerin başarısızlığın hesabının sorulması taleplerinin ardından ateşkes gerçekleşti.
Devamı
Tarihin en büyük soykırımlarından birinin yaşandığı Gazze’de Hamas ve Siyonist yönetim arasında varılan anlaşma sonucunda uzun süredir beklenen ateşkes ilan edildi. Sayıları kısa bir süre içinde tespit edilemeyecek kadar çok Filistinlinin hayatını kaybettiği ve Gazze’nin altyapı ve üstyapısının büyük oranda tahrip edildiği bu sürecin sonunda taraflar arasındaki mutabakat tüm dünyada büyük memnuniyetle karşılandı. Tel Aviv’in sınır tanımaz saldırganlığının yol açtığı yıkımın sona ermesine ve Gazze’nin yaralarının sarılabilmesine imkan tanıyacak bu gelişme, aylardır zulmün her türlüsüne maruz kalan Filistin halkının rahat bir nefes almasına olanak tanıdı. Mısır ve Katar ara buluculuğunda aylardır sürdürülen ve ABD’nin destek verdiği müzakerelerin neticesinde varılan anlaşma, Filistin-İsrail çatışmasının seyri kadar bölgesel ve küresel siyasette oluşturacağı etki bakımından da tarihi bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti.
UCM neden kuruldu ve nasıl işliyor? Netanyahu’nun tutuklanması talebinin içeriği nedir? Netanyahu’nun yakalanmasına dair ne tür öngörülerde bulunulabilir?
Batı’nın İnsan Hakları Doktrini Çökerken İsrail-Filistin Çatışması
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ardından tüm dünyanın gözleri yeniden Gazze’ye çevrildi. 7 Ekim sonrasında İsrail ise yoğun hava bombardımanları ile Gazze’ye yönelik işgal girişiminin başlangıcını verdi. Ardından gelen kara harekatıyla birlikte işgal ve nüfusun göç ettirilmeye zorlanması stratejisi ortaya çıktı. Nitekim bugüne kadar binlerce sivil hayatını kaybederken Gazze tüm insani ihtiyaçlardan yoksun bırakılarak tam abluka altına alındı. Söz konusu katliam ve vahşet görüntüleri başta İslam dünyası olmak üzere Batı kamuoyunda büyük yandı uyandırdı. Bu savaş neticesinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi düzenlendi. Zirvenin sonuç bildirgesini ve neticelerini sizler için uzmanlarına sorduk.
İsrail'in Gazze'de Filistin halkına yaptığı katliama karşı "İslami ortak bir duruş ve eylem geliştirme" amacıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) olağanüstü zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle Riyad'dayız. Zirve öncesi İİT'den yapılan açıklamada bu zirvenin "İslam ümmetinin merkezi davası olan Filistin meselesi ve Kudüs kentine ilişkin tehlikeli gelişmeler" üzerine düzenlendiği vurgulandı. Bu açıklama İİT'nin kuruluş gayesi olan Kudüs'ün korunmasını Gazze'deki katliamın önlenmesi ile bir arada dile getiriyor. 8. Olağanüstü Zirve Suudi Arabistan'ın çağrısıyla toplansa da Türkiye, İİT'nin Gazze'de ateşkes ve iki devletli çözüm süreci için inisiyatif alması için ciddi bir gayret gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taşkent dönüşü Riyad'daki zirveyi çok önemsediğini şu cümlelerle belirtti: "Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir? sorusuna odaklanacağız... İslam ülkelerinin Filistin davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin davasına zarar verir."
Devamı
İsrail ordusu Gazze işgalini kademeli olarak yürütürken Başbakan Netanyahu, Filistinlilerin katliamını Tevrat'tan alıntılarla meşrulaştırmaya çalışıyor.
Devamı
Dini inançların kimliğin değerli bir parçası olması sebebiyle kimi zaman devletlerin politikalarına etki etmesine tanıklık ediyoruz. Ancak yayılmacı, işgalci ve savaş odaklı söylemlerin ve ideolojilerin devletlerin temel belirleyici tercihi olması durumunda işte o tehlikeli teo-politik durumuna geliniyor. 7 Ekim Hamas saldırısını savunma hakkı diyerek destekleyen Batı ülkeleri bilerek ya da bilmeyerek Netanyahu hükümetinin "aşırı dinci, Siyonist ve kıyametçi" söylemini cesaretlendiriyor. "Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz" diyen Netanyahu, kendisini zaten Yahudi devleti olarak tanımlayan İsrail'i daha ileri bir yayılmacı ideolojik söyleme taşıyor. Gazze'yi imha politikasını Tevrat'taki "büyük İsrail devleti" ve "vaat edilmiş topraklar" teolojisi ile irtibatlandırıyor. Bush'un Irak işgalini "haçlı savaşı" olarak nitelediği, Trump'ın Evanjelik söylemlerde bulunduğu, Biden'ın "Siyonistim" dediği ve Blinken'ın "Yahudi olarak" İsrail'i desteklediğini söylediği bir arada düşünülürse bu teolojik radikal söylemlerin insalık için ne kadar tehlikeli bir zemin oluşturduğu daha iyi anlaşılır. İşte bu tehlikeyi gören Erdoğan, Papa Fransuva ile İsrail-Filistin çatışmasını durdurmak için görüşüyor ve Batı dünyasını hilal-haç (kavgası) anlayışını terk edin diyerek uyarıyor.
İsrail ordusunun Hamas ve Filistinli gruplarla çatışması sürüyorken uzmanlardan son gelişmelere dair cevaplar aldık.