Trump, İsrail yayılmacılığını meşrulaştırmak için bir adım daha attı. Geçen yıl mayıs ayında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıştı. Önceki gün de "52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi" açıklamasını yaptı. Dünya başkentlerinden bu kararı reddeden tepkiler geldi.

Biz seçim gündemi içindeyken dünya siyaseti de kendi mecrasında akmaya devam ediyor. Türkiye bir yandan da bu gündemi takip etmek zorunda. Suriye'de sular durgun gibi. Yalnız Amerikan bürokrasisi mevzi savaşı vermeye devam ediyor.

Yeni Zelanda'da iki camiye aynı anda yapılan saldırıda kırk dokuz Müslüman hayatını kaybetti. Kırktan fazla kişi de yaralandı. Gerçek ve can yakıcı bir olayla karşı karşıyayız.

Cezayir'de değişim talepleri ile başlayan gösteriler ilk hedefine ulaştı.

ABD Türkiye'nin S-400 gibi bir sistemle silah çeşitlendirme stratejisine gitmesine razı değil. Elinden geleni yapacaktır.

Cezayir'de Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girilmesi ile sokaklar hareketlendi.

ABD’nin bu yeni çevreleme siyasetinin öncekilerden en önemli farkı, bu defa müttefiklerine yeterince değer vermemesi olarak göze çarpıyor.

Hegemonyanın çöküşü sadece siyasi istikrarsızlık anlamına gelmiyor. Fikri bir boşluk da doğuyor. Hegemonik dönemde belli soruların çok basit ve hızlı cevapları olur. Demokrasi, insan hakları, serbest piyasa koşulları gibi kavramlar liberal dönemin sloganlarıydı. Sorgulanamaz doğrular gibi görünüyordu.