Yeni Anayasada Engeller ve İmkanlar

Tamamen yeni bir anayasa veya kapsamlı bir anayasa reformu yapmak milletlerin hayatında nadir görülen durumlardır. Hele ki olağan dönemlerde ve demokratik usullerle yeni bir anayasa yapılmasına çok sık karşılaşmak mümkün değildir. Ancak son yüzyılda ve nadiren bu türden örneklere rastlanmaktadır. Bütün dünyada - Batı demokrasileri de dahil olmak üzere - hâlihazırda yürürlükte olan anayasaların büyük çoğunluğunun savaş, darbe ve devrim gibi olağanüstü hallerden sonra ve çoğunlukla demokratik katılımdan uzak yöntemlerle hazırlandıkları görülmektedir. Bu nedenle katılımcı ve uzlaşmacı yöntemlerle anayasa yapma iradesinin güçlü olduğu anlarda bu imkânı değerlendirmek, desteklemek ve gerekiyorsa önündeki engelleri kaldırmak elzemdir.


Devamı
Yeni Anayasada Engeller ve İmkanlar
Podcast Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Kapsayıcı Toplum Sempozyumu

Podcast: Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Kapsayıcı Toplum Sempozyumu

Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Kapsayıcı Toplum Sempozyumu


Devamı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği Türkiye Yüzyılı'nın, aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma idealinin günümüze uyarlanmış güncel modeli olduğunu belirterek, "Cumhuriyet, bu süreklilikle yeni bir yüzyıla taşınmaktadır." dedi.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşı kutlu olsun. Nice yüzyıllara.

Türkiye'de Meclis, her zaman için en kritik öneme sahip kurumlardan biri olmuştur. Nitekim Meclis, 23 Nisan 1920'den bu yana görevine kesintisiz bir biçimde devam etmekte, Türkiye'de demokrasinin ve demokratik işleyişin başrolünde yer almaktadır. Bunlara ek olarak TBMM, Cumhuriyet'i kuran ve koruyan, Kurtuluş Savaşı'nı yöneten niteliğiyle de dünyadaki diğer parlamentolardan ayrışmaktadır.

Cumhuriyet, yüz sene önce Türkiye'nin var olma mücadelesinin yeni adı ve vizyonu olmuştu. Türkiye'nin bağımsızlık iradesinin yeni adı ve şekli olarak yüz sene önce ilan edildi. Fakat o günden bugüne şekilsel ve yapısal sınırlarını aşan sembolik bir anlam da taşıdı. Zira Türkiye, devleti ve milletiyle asırlardır tecrübe ettiği tüm imkansızlıklara ve tarihsel travmalara rağmen yeni bir vizyona ihtiyaç duyuyordu. Cumhuriyet, onu kuran kadroların bu ihtiyaca yönelik ürettikleri yeni vizyonun da adıydı.

Podcast: Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Sivil Anayasa İmkanı

Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Sivil Anayasa İmkanı


Devamı
Podcast Cumhuriyet in Yüzüncü Yılında Sivil Anayasa İmkanı
Askeri Vesayetten Demokratik Kontrole

Askeri Vesayetten Demokratik Kontrole

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk halkının tekrar askeri darbe ve vesayet durumuna dönüş yapmayacağı, özellikle de paralel devlet yapılanmasınca dışarıdan kontrol edilen bir vesayeti kabullenmeyeceği anlaşıldı.


Devamı

Türkiye’de seçimler her ne kadar Osmanlı’dan miras kalmış olsa da cumhuriyetin demokratik seçimlerle tanışması 1950’yi buldu. Üstelik bu tanışmanın ardından en kritik siyasi mekanizma haline geldi ve mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal ayrışmaların mücadele sahası oldu. Bunun neticesinde ise taraflardan biri seçimleri meşruiyet kaynağı, diğeri ise gerektiğinde müdahale gerektirebilecek bir tehlike olarak gördü.

Türkiye’de yerel yönetimler ve özelde belediyeler, bitmeyen bir reform alanı olarak her dönem popülerliğini korumuştur. Tanzimat ile açılan perde, farklı sekanslarda sürmeye devam etmektedir. Özellikle 2002 sonrası kamu yönetimindeki reform dalgaları ve yerel yönetimlere yönelik yansımalar, ayrıca bir başlığı hak etmektedir.

Muhalefetin Cumhuriyetin ikinci asrına girildiği bu dönemde bir yol ayrımında olduğu söylenebilir. Buradaki ilk seçenek, diğer bazı Batı ülkelerinde olduğu gibi popülist yaklaşımların etkisiyle daha çatışmacı bir dil kullanmaktır. Böyle bir yaklaşımın toplumun kutuplaşması yönünde bir etki doğuracağı ve uzun vadede toplumsal bütünlüğe zarar vereceği açıktır.

Türkiye tek dereceli seçime ancak 1946’da, çok partili hayata başlamasıyla geçebilecektir. Dikkat çekici husus, daha Birinci Meşrutiyet’te iki dereceli seçimleri savunan vesayetçi siyasi kültür kodunun, 50 yıl sonra CHP ideoloğu Recep Peker örneğinde olduğu gibi aynı gerekçeleri kullanarak, antidemokratik anlayışla devam edebilmesidir.