İran - İsrail Gerilimi Savaşa Dönüşür mü?

SETA Dış Politika Araştırmacısı Murat Aslan, NTV ekranlarında, İran - İsrail ekseninde gerçekleşen gerilim ve bölgesel etkileri bağlamında değerlendirmelerini aktardı.


Devamı
İran - İsrail Gerilimi Savaşa Dönüşür mü
5 Soru İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi nin Ankara Ziyareti

5 Soru: İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Ankara Ziyareti

Reisi’nin ziyareti Türkiye-İran ilişkileri açısından nasıl bir siyasi bağlamda gerçekleşti? Ziyaret kapsamında hangi konular ele alındı? Bu ziyaretin taraflar açısından önemi nedir? Karşılıklı açıklamalar nasıl bir sonucu işaret ediyor? İki ülke ilişkileri önümüzdeki dönemde nasıl şekillenecektir?


Devamı

Türkiye, yoğun diplomatik temaslarla geçen uzun bir sürecin ardından İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onayladı. Söz konusu süreçte Ankara, Stokholm yönetimi ile başta terörle mücadele olmak üzere belirli başlı konularda daha verimli bir iş birliği arayışında oldu. Geleneksel NATO müttefiklerinden terörle mücadelede yeterli desteği göremeyen Türkiye için bu süreç hem endişelerini yeniden gündeme getirme işlevi gördü hem de İsveç’in NATO şemsiyesi altında uzun vadeli bir güvenlik ortağı olarak görülebilmesinin zeminini oluşturmaya çalıştı. Diğer taraftan İsveç’in üyeliğinin NATO bakımından materyal kabiliyetlerin artırılmasından ziyade siyasal bir önem taşıdığı açık bir şekilde görülebiliyor. Bu kapsamda İsveç’in üyelik başvurusundan bu yana geçen sürecin dinamiklerini ve önümüzdeki dönemde beklenebilecek gelişmeleri uzmanlar cevapladı.

Biden yönetiminin Netanyahu hükümetinden askeri operasyonları sona erdirmesi, insani yardım girişini kolaylaştırması ve savaş sonrası Gazze’nin yönetimine kafa yorması gerektiği yönünde telkinler geldiği bir süredir basına yansıyordu. Netanyahu yönetiminin ise bu isteklere olumlu cevap vermediği ve Washington’un sabrının bittiği yönünde haberler öne çıkıyordu. En son Biden’ın Netanyahu’ya nihai çözümün iki devletli çözüm olduğunu söylediği haberlerinin hemen arkasından Netanyahu’nun bu ihtimalin masada olmadığını söylemesi Washington’a soğuk duş etkisi yapacak nitelikteydi. Netanyahu aslında malumun ilanı olan bu sözleriyle iktidarda olduğu sürece gerçek bir barış sürecine girmeyeceğini ifade etmekle kalmıyor, en büyük destekçisi Amerikan Başkanını da kamuoyu önünde utandırmış oluyor. Bu durumda Biden ya hiçbir şey olmamış gibi ideolojik saplantıya varan İsrail’e desteğine devam ederek Netanyahu’ya yaranmaya çalışacak ya da Netanyahu’nun iktidarı kaybetmesine oynayarak yeni bir barış süreci masası kurulmasını sağlayacak.

İsrail'in Gazze'deki katliamları devam ederken Ortadoğu'da dikkatler giderek İran'a yoğunlaşıyor. Kızıldeniz'de seyrüseferi engellediği için Husilerin ABD-Britanya tarafından vurulmasından sonra İran ve Pakistan arasında karşılıklı füzelerin ateşlendiği bir terörle mücadele gerilimi yaşandı. Geçtiğimiz cumartesi de İsrail, Şam'da İran Devrim Muhafızları'ndan beş yetkiliyi öldürdü. Bu saldırı İsrail'in Suriye'deki İran varlığına önceki operasyonlarının devamı. Temel gerekçesi İran'ın Direniş Ekseni unsurlarına (Hizbullah ve Hamas'a) askeri destek temin etmesini engellemek. Ancak daha önemli husus, Biden yönetiminin aksine Netanyahu, İsrail-Filistin çatışmasının bölgeye yayılmasını istemesi.

Çatışmalarda insani değerlerin görmezden gelindiği ve çıkarların evrensel normlara tercih edildiği bir saldırganlığa "sabırlı" diplomasi ile yanıt verilebileceği görülüyor

Almanya'nın UAD Kararı: "Soykırım Karnesine" Yeni Bir Kara Leke

20. yüzyılda işlediği soykırımın kurbanı Yahudilere ve İsrail'e milyarlarca dolar tazminat ödeyen Almanya, aynı yüzyılda işlediği bir başka soykırım karşılığında Herero ve Nama halklarına tazminat ödemeye neden yanaşmıyor?


Devamı
Almanya'nın UAD Kararı quot Soykırım Karnesine quot Yeni Bir Kara
Terör Örgütü PKK'nın Kuzey Irak'ta Stratejik Çıkmazı

Terör Örgütü PKK'nın Kuzey Irak'ta Stratejik Çıkmazı

TSK, Pençe-Kilit Harekatı'yla Sinat-Haftanin'den Hakurk’a kadar uzanan 300 kilometrelik sınır hattında yer yer 15 ila 30 kilometre arasındaki bir derinlikte güvenli hat oluşturmayı başardı.


Devamı

Nazi Almanya'sının Yahudilere karşı uyguladığı mezalimin bir mağduru olan Hannah Arendt'in meşhur "kötülüğün sıradanlığı" sözü, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de uyguladığı katliam karşısında sıradanlaşmış bir tespitin ötesine geçmiyor artık.

Yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir Almanya'da görevde bulunan üçlü koalisyon 2024'e de olumsuzluklar ile girmiştir. İki yıllık süreçte hem iç hem de dış siyasette çoğunlukla olumsuzluklar ve hatta krizlerle gündeme gelen Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratlardan (FDP) oluşan federal hükûmeti 2024'te de ciddi zorlukların beklediği söylenebilir. Geçmişte olduğu gibi ilerleyen aylarda yine bazı hususların bilhassa öne çıkması muhtemeldir. Öncelikle iç siyasetle irtibatlı aşırı sağcı tehdidin yükselişinin sürmesi yanı sıra koalisyon içerisindeki tartışmaların devam etmesi ihtimali de söz konusudur. Ayrıca Almanya'da devam eden ekonomik gerilemenin de doğrudan hükûmetin performansını etkilemesiyle birlikte dış politikadaki genel yetersizlik ve yaşanılan inandırıcılık sorununun sürmesi de muhtemeldir.

Son bir haftada Ortadoğu yeni saldırı ve çatışma haberleri ile sarsılıyor. İsrail'in Gazze'deki katliamları ve Hizbullah ile Lübnan sınırındaki düşük yoğunluklu çatışması devam ediyor. Kızıldeniz'deki gerilimde ABD ve Britanya, dün Yemen'de Husileri dördüncü kez bombaladı. Washington, Husileri yeniden terör örgütü listesine aldı. Salı günü İran, Suriye'ye, Irak'a (Erbil) ve Pakistan'a (Belucistan) balistik füzelerle saldırılar düzenledi. Daha önce hep vekillerini kullanan İran'ın bu defa Devrim Muhafızları ile saldırması dikkat çekti. Vekilleri üzerinde verdiği tepkiyi yeterli görmeyen İran'ın son saldırıları meşhur "stratejik sabrının" dışına çıkması olarak görüldü.

7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının bölgesel bir savaşı tetikleme ihtimalinden bahsediyoruz. Son haftalarda yaşanan gelişmeler aslında bölgesel bir savaşın zaten içinde olduğumuza işaret ediyor. Ancak bu tür çatışmaların yoğunluğunun artıp azalması ve taraflarının her zaman net olarak belli olmaması bölgesel savaşın adını koymamızı zorlaştırıyor. Artık ülkeler arasındaki savaşların karmaşık bir şekilde gerçekleşmesi, farklı mecralarda cereyan etmesi ve tarafların farklı kapasitelerini harekete geçirmesi ‘klasik’ topyekûn savaşların daha ender hale gelmesi sonucunu doğurdu. Daha az maliyetli, düşük riskli ve inkâr edilebilir olması itibariyle birçok ülkenin vekalet savaşlarını tercih ettiğini görüyoruz. Bu tür vekalet savaşları, ülkelerin doğrudan birbirlerine savaş ilan etmeden yoğunluk derecesi gerektikçe artırılabilen bölgesel bir savaşın tarafı olmalarına olanak veriyor.